Ögeler etikete göre görüntüleniyor: KOBİ

almanak 2015kapak1970’lerle birlikte dünya ölçeğinde yaşanan kapitalist krizin getirdiği yapısal dönüşüm, küçük üretim üzerinde de bir dizi farklı değişikliğe yol açmıştır. Bu dönüşüm, daha çok üretimin küçük ve orta boy işletmeler özelinde planlanmasını karşımıza çıkartmıştır. Hem üretimin planlanmasında bu yönde bir değişim yaşanmış, hem de özellikle geç kapitalistleşen ülkelerde bölgesel kalkınma anlayışı üzerinden bir kalkınma stratejisi belirlenmiştir. Üretim süreçlerinin parçalanıp, esnek uzmanlaşma, alt sözleşme ilişkileri gibi biçimlerde küçük ve orta boy işletmeleri öne çıkaracak şekilde gelişen bu süreçte, geç kapitalistleşen ülkelerde bölgesel kalkınma anlayışına uygun yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılmıştır. Özellikle 1970 sonrası küreselleşme tezlerinin ilerisinde tartışılan “yönetişim” kavramı, bu sürecin siyasal altyapısını oluşturmuş, diğer yandan “kurumsal iktisatçıların” ekonomiyi siyasetten bağımsız kurumlar üzerinden dengeye getirme önerileri ise sürecin diğer bir yürütücüsü olmuştur.

Türkiye özelinde planlama çalışmalarına, kalkınma stratejilerine bakıldığında kalkınma ajansları üzerinden bölgesel kalkınmanın etkinleştirilmeye çalışıldığı ve özellikle 1990 sonrasında oluşturulan bağımsız kurullarla birlikte meta piyasalarının birikimin ihtiyacına göre düzenlendiği bir dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Bu noktada yerel dinamikleri ön plana çıkaran kalkınma stratejilerini ve üretimin değişen formu olarak esnek ve küçük üretimin yaygınlaşmasını anlayabilmek, Türkiye’de yakın dönem kapitalist gelişimin tarihsel analizi içerisinde mümkündür.

Bu çalışmada küçük üreticilik olgusunun tarihsel analizi, aynı zamanda küresel kapitalist kalkınma stratejisi olarak bölgesel/yerel odaklı kalkınma anlayışına içkin bir biçimde ele alınmaya çalışılacaktır. Sosyal gerçekliği anlama çabamızda, parça ile bütün arasındaki diyalektik ilişkiyi her zaman akılda tutarak, kapitalist ilişkiler içerisinde Türkiye’deki sanayileşme, kalkınma sorunu veya çabasının bir parçası bütünsel ilişkiler etrafında analiz edilecektir. Bu anlamıyla yaşanan dönüşümün siyasal alanda hakim söylemi olan yönetişim meselesi de çalışmamızda yer bulacaktır.

Ek bilgiler

  • Yazar Çağın Erbek
  • Yıl 2015
Yayınlandığı kategori Ekonomi

Almanak 2014kapakBu yazıda DB tarafından Nisan 2015’te çıkartılan “Anadolu Kaplanlarının Yükselişi: Türkiye’de Şehirleşmenin İncelenmesi” Raporu’nun değerlendirilmesi hedeflenmektedir. Makalede, Türkiye’de son yıllarda yeni rekabetçi kentlerin oluşum süreci içinde Anadolu Kaplanlarının yükselişi, yerel yönetimlerin kentleşme sürecindeki rolü bakımından ele alınacaktır.

Anadolu Kaplanlarının Yükselişi: Türkiye’de Şehirleşmenin İncelenmesi Raporu’nda Türkiye’deki kentleşme sürecinin geçirdiği dönüşüme atıfla, ekonomik büyüme ve kentsel altyapı yatırımlarının koordine edilmesinde rol oynayan Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun artan önemine işaret edilmektedir. Türkiye’de kentlerin küresel sermaye açısından bir çekim merkezi haline getirilmesi hedefine yönelik olarak karşı karşıya olduğu iki temel politika sorununun önplana çıkarıldığı Rapor’a göre bu politika sorunları şunlardır:

İkincil kentler olarak adlandırılan yeni büyükşehir belediyelerinin; İstanbul, İzmir ve Ankara gibi rekabetçi şehirlerdekine benzer biçimde ürün ve hizmetlerinde katma değeri arttırması yeterli değildir. Bu kentlerin aynı zamanda sundukları ürün ve hizmetleri çeşitlendirmesi gerekmektedir. Bu süreçte ikinci nesil kentsel gelişim politikaları ekonomik büyüme hedefine ulaşılması noktasında çözüm önerileri paketi olarak sunulmaktadır.

Şehir merkezlerindeki değerli kamu arazilerine yönelik kentsel dönüşüm uygulamasının boş arazi miktarının giderek azalması ve kentsel araziye yönelik talebin çeşitlenmesi dolayısıyla yeterli gelmediği tespitinden hareketle, toplu konut ve gayrımenkul sektöründe artan maliyetlerin azaltılması için devlet desteği ve müdahalesinin arttırılması önerilmektedir (http://www.ankahaber.com.tr). 

Ek bilgiler

  • Yazar Başak Ergüder
  • Yıl 2014
Yayınlandığı kategori Ekonomi

Almanak 2014kapakBu çalışmada günümüz kapitalist üretim tarzının yeni bir özelliği olarak belirtilen esneklik yaklaşımı çeşitli yönleriyle ele alınacaktır. Tarihsel bir üretim tarzı olarak kapitalizm, tarihsel gelişim süreci içinde gerek ideolojik hegemonya olarak gerek üretim tarzının tekniği olarak gerekse emek süreçlerinin ve emeğin denetimi olarak birçok farklı aşamadan geçerek günümüze gelmiştir. Bugün gelinen noktada esnek üretim tarzı, esnek işgücü piyasaları ve esnek birikim tarzı bir fenomen olarak ortaya çıkmıştır. Ancak yeni olan sadece esneklik yaklaşımı değildir. Esneklik ile beraber alt sözleşme ilişkileri, ekonomide kayıtdışı oranının hızla yükselmesi, işgücünün enformelleşmesi, sermayenin daha önceden aklından geçmeyen alanların kâr alanı olarak ortaya çıkması yani herşeyin gittikçe metalaşması “yeni” kapitalizme özgü olgular olarak değerlendirilebilir.

Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetine, ücretli emek sömürüsüne dayanır ve tam anlamıyla bir sömürü mekanizması olarak işler. Farklı üretim tarzlarını dönüştürür, kendine benzemeyen ne varsa sermaye birikiminin ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirir. Bir taraftan sürekli toplumu, devleti, üretimi ve sosyal alanı düzenleyici kurallar koyarken, diğer taraftan kendi koyduğu kuralları istediği zaman değiştirebilme esnekliğine ve serbestliğine sahip olmak ister. Liberalizmin temel felsefesini oluşturan ve Adam Smith tarafından ifade edilen “Laissezfaire, laissezpasser!” (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!) anlayışı, söz konusu serbestliğin (esnekliğin) en temel sloganı olarak bilinmektedir.

Ek bilgiler

  • Yazar Cihan Karabulut
  • Yıl 2014
Yayınlandığı kategori Ekonomi

Almanak 20051980’li yıllarda, küresel düzeyde yeni liberal politikalar ekseninde devlet/piyasa dengesi, piyasa lehine değiştirilmeye başlanmıştır. Toplumsal ihtiyacın karşılanmasında devletin düzenleyici rolünü köklü biçimde değiştiren bu politikalar, toplumsal çıkarların piyasa merkezinde yeniden tanımlanmasına yol açmıştır. Üretimin yeniden yapılanması sürecinde ise küçük üretime dayalı üretim organizasyonlarının toplaştığı yerel/bölgesel alanların hızla uluslar arası piyasalara entegrasyonu
gerçekleşmesiyle birlikte küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ’ler) ve yerelliğe özgü dinamiklerle biçimlenen ağ türü örgütlenen üretim alanları önem kazanmıştır. Böylece dünya ölçeğinde sermaye birikim sürecine etkinlik kıldığı biçimde yerel ve bölgesel alanlar (mekansal ölçekler) yeniden ve yeni kurallara göre tanımlanmaya başlamıştır.

Bu kapsamda çalışmamızda yerelin yeniden yapılandırılması, Bölgesel Kalkınma Ajansları (BKA) ve KOBİ temelli bölgesel/yerel dinamikler arasındaki ilişki bütünlüklü
olarak analiz edilmeye çalışılacaktır. Çalışmamızın ilk kısmında yeniden yapılanmanın tarihsel gözlemi ortaya konulurken; ikinci kısımda ise küresel kapitalizmin taşıyıcı
unsurları olan uluslar üstü kurumların (IMF, DB, OECD, BM, AB vb) yerelin yeniden yapılandırılması ve KOBİ temelli bölgesel/yerel dinamiklerin etkinlik kazandırılmasına
ilişkin uygulamaları irdelenmeye çalışılacaktır. Son kısımda ise küresel kapitalizme eklemlenmeye çalışan Türkiye’de yerelleşmeye yönelik düzenlemelerin ardında yatan olguları ve üretim alanlarının etkinleştirilmesine yönelik çabaları, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu alanların etkinleştirilmesinde esas belirleyici olan özgün koşullar ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Ek bilgiler

  • Yazar Berna Güler Müftüoğlu
  • Yıl 2005
Yayınlandığı kategori Küreselleşme
Ara...