Dünya Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (Convention on Biological Diversity), yaygın bilinen adıyla CBD, “önemli doğa alanı (key biodiversity areas)” yaklaşımını, sözleşmenin korunan alanlar maddesinin uygulanması için basit ve etkili bir yöntem olduğunu kabul etti. Sözleşmenin 8(a) maddesi, korunan veya biyolojik çeşitliği koruyacak özel değerlere sahip alanlardan oluşan bir sistemin oluşturması konusunda taraflara yükümlülük verir. Bu yükümlülük aynı zamanda Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde konulan hedeflerle de desteklenmişti. Aynı zamanda bu yaklaşım, Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Uygulama Planındaki “tanıtımı ve sıcak nokta ve diğer biyolojik çeşitlik için önemli alanların tanıtımı ve ulusal ve bölgesel düzeyde ekolojik koridorların ve ağların oluşturulması hükmüyle de uyumludur. Bu sebeple CBD 2003 Mart toplantısında, önemli doğa alanlarının belirlenmesi ve korunan alanlar ağı oluşturulmasını önerdi. Dünya Parkları Eylül 2003 kongresi de aynı yaklaşım desteklendi.
Hepimizin bildiği gibi, pek çok ülke korunan alanlar için yatırımlar yaptı. Buna rağmen, kullanılan yöntemler biyolojik çeşitliliğin korunmasında yeterince etkili olamadı, hatta yakın dönemlerdeki analizler, ciddi koruma açığının da değişmediğini gösterdi. Biyolojik açıdan yüksek değere sahip anahtar alanların oluşturduğu birbirine bağlı yönetilen bir sistemin bu hedefi yakalayacağı yönünde yaklaşımlar da aynı dönemde güçlendi. Bu sayede ‘önemli doğa alanı’ yaklaşımı önemli bir adım olarak kabul gördü.
ÖNEMLİ DOĞA ALANI YAKLAŞIMI VE KRİTERLERİ
Bu yaklaşım kısaca küresel biyolojik çeşitliliğin korunması için kritik öneme sahip alanların tanımlanması, belgelenmesi ve bir ağ içinde korunması olarak özetlenebilir. Alanların belirlenmesi için korunmaya ihtiyaç duyan türlerin popülasyonlarının dağıldığı alanlar dikkate alınmaktadır.
Ana kriter 1: Hassaslık (Vulnerability)
Nesli tehlike altına düşmüş türlerin önemli popülasyonlarını barındıran alanlardır. Nesli tehlike altında olan canlıların pek çoğu olağan koşullar altında geniş bir alana yayılma eğilimi gösterse de, bugün insan baskısı nedeniyle birbirinden kopuk ve çoğunlukla kendisini çevreleyen alanlardan kolayca ayrılabilen coğarafyalarda sıkışıp kalmışlardır. Örneğin, Toy (Otis tarda) adlı kuş türü elli yıl öncesine kadar Türkiye'deki hemen tüm bozkır ve tarım alanında yaygın olarak üremekteyken, bugün yalnızca 20-30 alanda kalmıştır. Buralar genellikle Anadolu'daki son geniş bozkır alanlarını veya avcılık baskısının nispeten az olduğu geleneksel tarım alanlarını içermektedir. Önemli Doğa Alanı kriterleri, nesli tehlike altındaki türler hakkındaki bilgileri kullanarak "hassas" coğrafyaları belirler.
Ana kriter 2: Benzersizlik (Irreplaceability)
Yeryüzündeki bazı alanlar insan baskısı olmasa da kendilerini çevreleyen geniş coğrafyadan farklı özellikler taşır ve bu fark çoğu zaman belirgin doğal sınırlarla kendini gösterir. Örneğin, Tuz Gölü, Orta Anadolu bozkırlarının ortasında daha ilk bakışta farklı bir oluşum olarak göze çarpar. Biyocoğrafik olarak küçük bir iç deniz özelliği taşıyan Tuz Gölü, dünyanın başka hiçbir yerinde yaşamayan pek çok bitki ve hayvan türünün tek yaşam alanıdır. Turnaların (Grus grus), flamingoların (Phoenicopterus ruber) ve sakarca kazlarının (Anser albifrons) dünya nüfusunun önemli bir kısmı yılın belli dönemlerinde bu gölün etrafında yaşamaktadır ve Tuz Gölü yok olduğu takdirde gidebilecekleri ikinci bir coğrafya daha yoktur. Önemli Doğa Alanı kriterleri, Tuz Gölü gibi benzersiz coğrafyaları tanımlayabilmek için üç ayrı ketegoriye giren canlı topluluklarıyla ilgili verileri değerlendirir: Dar yayılışlı türler; tek bir biyoma endemik türler; ve yoğunlaşan türler.
Önemli doğa alanlarının tanımlanması için önemli olan, onun uluslar arası kabul görmesi ve ortak standartların sürekli ve düzenli bir şekilde olarak uygulanmasıdır. Ancak, daha da önemlisi koruma planlarının gerçekte hayata geçirilmesi ve sahiplenilmesi için belirleme sürecinin yerel veya ulusal olarak gerçekleştirilmesidir. Dolayısıyla bu yaklaşım sadece alan belirlemesini değil aynı zamanda:
• Ülkelerin teknik ve koruma kapasitelerinin güçlendirilmesini,
• Alan koruma konusundaki kilit kurumların resmi veya sivil aralarında ortaklık kurulmasını,
• Sürecin yaygın olarak anlaşılması, benimsenmesi ve önemli alanlar listesinin geniş bir kitle tarafından sahiplenilmesini ve,
• Mevcut bilginin önemli boşlukları üzerine araştırmaların odaklanmasını sağlamak.
Dünya Kuşları Koruma Kurumu (BirdLife International) gibi pek çok kurum dünya üzerinde önemli doğa alanlarının tanımlanması konusunda hükümetlerle veya benzer sivil toplum kurumlarıyla işbirliği yapmaktadır. Dünya Kuşları Koruma Kurumu’nun 1980’den beri sürdürdüğü Önemli Kuş Alanları’nın belirlenmesi çalışmaları, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika üzerinde tamamlanmıştır. Buna ek olarak, Asya, Amerika, Pasifik ve Antartika’da tamamlanmak üzeredir. Önemli Kuş Alanları halihazırda pek çok ülkede planlama sürecine dahil edilmiş ve ulusal biyolojik çeşitlilik koruma planlarına entegre edilmiştir. Önemli Kuş Alanları, mevcut Ramsar Alanları, Dünya Miras Alanları (World Heritage Sites) ve ulusal korunan alanları çalışmalarına dahil eder.
Öte yandan, Plantlife International, IUCN ile birlikte CBD hedef 5’e yönelik olarak Önemli Bitki Alanları’nın belirlenmesi için çalışmalar yürütmektedir. Bu çalışma da yaklaşık 14 Avrupa ülkesinde gerçekleştirilmiş diğer ülkelerde de yaygınlaşmaya başlamıştır. IUCN Tür Komisyonu (Species Survival Commission) Küresel Memeli ve Amfibi Değerlendirme gibi küresel kriterlere dayalı çalışmalar yürütmektedir. IUCN Tatlı Su Biyolojik Çeşitlilik Değerlendirmesi, Hollanda ve İngiltere Kelebek Koruma, Alterra gibi pek çok kurum küresel kriterlerin uygulamaya konulmasını destekleyen çalışmalar yürütmektedir.
TÜRKİYE’DE
Doğa koruma yaklaşımı ülkemiz gündemine oldukça geç girdi. Türkiye coğrafyası, bu güne kadar pek çok doğal mirasını geri dönüşsüz olarak kaybetti. Doğal ova bozkırlarımızın %95’ten fazlası yok oldu. Doğu Karadeniz doğal yaşlı ormanlarının %80’den fazlası kaybedildi. Türkiye’ye endemik bitkilerin %30’undan fazlasının nesli (yaklaşık 1500 tür) tükenme sürecine girdi.
Yakın zamanda gerek Avrupa Birliği üyelik sürecinde ve gerekse hızlanan ve içerik olarak gelişen uluslar arası ortaklıklar doğrultusunda kayda değer adımlar atıldı. Örneğin AB uyum süreci, Avrupa Birliği'nin Kuşları Koruma Yönetmeliği (79/409/EEC) ile Habitatları Koruma Yönetmeliği (92/43/EEC) kapsamında Türkiye'nin de katılması gereken Natura 2000 Doğal Alanlar Ağı'nın belirlenmesini içeriyordu. Önemli Doğa Alanları, AB çevre koruma mevzuatının hem Kuş Direktifi hem de Habitat Direktifi ile koruma altına alınması gerekli alanlarla örtüşmektedir. Bütün bu uluslar arası ve ulusal süreçler, Türkiye’nin önemli doğa alanlarının belirlenmesi ihtiyacını açıkça ortaya koydu.
Bu süreçte Türkiye, Atlas Dergisi ve Doğa Derneği Coğrafi Bilgi Sistemleri Birimi, Dünya Kuşları Koruma Kurumu ve İngiltere Kuşları Koruma Derneği desteğiyle Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kriterlerini Türkiye’deki mevcut çalışmaları bir araya getiren ve arazi çalışmalarıyla desteklenmiş bir belirleme çalışmasını hayata geçirdi. Uygulamanın önemli basamaklarından biri olan alan sınırların, 30x30 metre çözünürlükteki LANDSAT uydu fotoğrafları üzerine işledi ve ilgili resmi kurumlara dağıtımını sağladı.
Bu çalışma 1980’den beri sürdürülen alan belirleme çalışmalarının derlenmesini de sağladı. İlk olarak 1989 yılında Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) ve BirdLife (o zamanki adıyla ICBP) Türkiye'nin ilk Önemli Kuş Alanları kitabını yayımlamıştır. Bu çalışmayı nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan deniz kaplumbağaları (DHKD/WWF-Türkiye) ve Akdeniz Foku Yaşam Alanları Envanteri (SAD-AFAG) izlemiştir. Türkiye'nin Önemli Kuş Alanları envanteri 1997'de DHKD, 2003'te ise Doğa Derneği tarafından revize edilmiştir. Türkiye'nin Önemli Kelebek Alanları'nı içeren bir envanter, yine 2003 yılında InsectLife International tarafından hazırlanmıştır. Aynı yıl içinde ayrıca WWF-Türkiye tarafından Türkiye'nin Önemli Bitki Alanları ve Denizkaplumbağası Alanları Güncellemesi yayımlanmıştır. Türkiye'nin Önemli Doğa Alanlarıyla ilgili bölgesel çalışmalar da (İstanbul, Konya Kapalı Havzası ve Güneydoğu Anadolu) kapsamaktadır. Öte yandan, kızböcekleri için uluslararası öneme sahip alanlar da haritaya işlenmiştir.
Bu çalışma ayrıca, dünyada sadece Türkiye üzerindeki tek bir noktada yaşayan ve orada da nesli tehlike altında olan bitki, balık, kelebek, memeli, sürüngen, amfibi türleriyle ilgili tüm veriler bir araya getirmiştir: Sıfır Yok Oluş Alanları. Bu çalışmaların ilk aşaması olarak tüm dünya genelinde "Sıfır Yok Oluş Alanları" belirlenmeye başlamıştır: sıfır yok oluş (Alliance for Zero Extinction ) alanları. "Sıfır Yok Oluş Alanları" yeryüzünde başka hiçbir noktada yaşamayan ve burada da IUCN'in kırmızı liste kriterlerine göre nesli CR veya EN kategorilerinde tehlike altında olan bir ya da daha çok canlı türünü içermektedir. Buna ek olarak çalışma "Ekocoğrafyalar"ın da sınırlarına yer vermektedir. Türkiye'deki 5 Ekocoğrafya, içerdikleri geniş ve el değmemiş doğal alanlar, zengin yaban hayatı, nadir ve endemik canlı çeşitliliği ve çok sayıda canlının geçiş yolları üzerinde olmaları nedeniyle, yeryüzünün en özel doğa parçalarıdır. Bu alanlar içinde yer alan çekirdek koruma zonları belirlenmelidir.
Önemli Doğa Alanları, yalnızca yerinde koruma çalışmalarının yararlı olabileceği türler ve yaşam ortamları için belirlenir. Bazı tür veya yaşam ortamlarını koruma alanları içinde korumak anlamlı değildir - yaygın dağılışlı memeli türleri veya kesintisiz dağılış gösteren geniş orman alanları vb. Bu özelliklere sahip doğal alanlar veya türler Önemli Doğa Alanı kriterlerini sağlamamaktadır ve etkili bir şekilde korunmaları için alan koruma dışındaki yöntemlerin devreye sokulmasını gerektirir.
Önemli Doğa Alanları, içinde insan yaşamayan mutlak koruma alanları değildir. Önemli Doğa Alanları genellikle sıra dışı coğrafi güzellikleri ve geleneksel yaşam biçimlerinin son örneklerini de barındırmaktadır. Bu nedenle tüm koruma ve gelişme projeleri bölgenin kendi doğal ve kültürel özellikleri dikkate alınarak orada yaşayan insanlarla birlikte şekillendirilmelidir. Önemli Doğa Alanları için koruma amaçlı ve katılımcı yönetim planları uygulanmalı ve doğal yapılarına zarar vermesi muhtemel kalkınma projeleri yeniden değerlendirilmelidir.
Önemli Doğa Alanı, resmi bir koruma statüsü değildir. Bir alandaki tür ve doğal kaynak çeşitliliği, resmi statü ile korunabileceği gibi, yerel halkla işbirliği içinde koruma amaçlı yönetim planları geliştirerek de güvence altına alınabilir. Alanlar, standart, ölçülebilir ve tüm dünya genelinde uygulanabilen kriterler kullanılarak belirlenir. Bu nedenle, her bir alanın, hangi türü veya ekosistemi korumak amacıyla oluşturulduğu daha en başta bilinmektedir. Alanlar biyolojik çeşitliliği tek başlarına değil, bir bütün olarak (ekolojik ağ) temsil ederler.
Türkiye’de gerçekleştirilen bu çalışma dünyanın diğer biyolojik çeşitlilik merkezleri (Polinezya ve Mikronezya, Orta Amerika, And Dağları, Karayipler, Güney Afrika, Kenya ve Tanzanya, Madagaskar, Srilanka, Kafkasya, Güney Çin, Çin Hindi, Sumatra, Filipinler) için de örnek teşkil etmiştir. Önemli Doğa Alanları'nın belirlenmeye başladığı diğer bölgeler arasında Madagaskar, Karayipler, And Dağları ve Kenya yer almaktadır.
BELİRLENEN ÖNEMLİ DOĞA ALANLARI’NIN BUGÜNKÜ DURUMU
Türkiye'de CBD kriterlerine göre belirlenen Önemli Doğa Alanı 266’dır. Toplam olarak 14 milyon 894 bin 169 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Ancak Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yüzde 19'u olan bu alanların yaklaşık yüzde 80'inin henüz hiçbir koruma statüsü yoktur ve korunan alanlar da etkili bir şekilde yönetilmemektedir.
Türkiye’deki Ulusal Alan Koruma Statüleri |
||
Koruma Statüsü |
İlan Edilmiş Alan Sayısı |
Toplam Büyüklük (Ha) |
Milli Park |
33 |
686.631 |
Tabiatı Koruma Alanı |
35 |
83.024 |
Tabiat Anıtları |
101 |
503 |
Tabiat Parkları |
17 |
69.505 |
Muhafaza Ormanları |
61 |
Veri yok |
Gen Koruma Ormanları |
28 tür 188 adet |
25.633 |
Tohum Meşcereleri |
27 tür 366 adet |
45.621 |
Orman İçi Dinlenme |
86 |
3826 |
Tohum Bahçeleri |
19 tür 174 adet |
1139 |
Yaban Hayatı Koruma Sahaları |
Revizyon aşamasında |
Veri yok |
Yaban Hayatı Geliştirme Sahası |
Revizyon aşamasında |
Veri yok |
Su Ürünleri İstihsal Sahaları |
- |
Veri yok |
Doğal Sit Alanları |
789 |
Veri yok |
Türkiye’deki Uluslar Arası Alan Koruma Statüleri |
||
Koruma Statüsü |
İlan Edilmiş Alan Sayısı |
Toplam Büyüklük (Ha) |
Dünya Kültürel ve Doğal Miras Alanları |
9 |
Veri yok |
ASCI (Zümrüt Ağı) |
9 |
716.529 |
Özel Çevre Koruma Bölgeleri |
13 |
1.046.350 |
Ramsar Alanları |
9 |
130.450 |
Yeşil Atlas, 2003.
Şekil 1 ve 2, Türkiye’de resmi koruma statüsüne sahip alanların sayı ve büyüklüklerini göstermektedir.
Şekil 3.
Şekil 1’deki bölge bazında korunan alanların oranın vermektedir. Turuncu kısımlar korunan alan büyüklüğünü işaret etmektedir. Barların üzerinde verilen rakamlar Önemli Doğa Alanları'nın her bir bölgede kapladığı alanı hektar (ha) cinsinden göstermektedir. Yüzde (%) işaretiyle gösterilen rakamlar ise Önemli Doğa Alanları'nın ne kadarının henüz korunmadığını (koruma boşluklarını) ifade etmektedir.
Önemli Doğa Alanları'nın en çok yer kapladığı (2,955,666 hektar) ve koruma boşluğunun en düşük olduğu bölge İç Anadolu Bölgesi'dir. Bu bölgedeki Önemli Doğa Alanları'nın kapladığı bölgenin %35'i koruma altındadır. Koruma boşluğunun en büyük olduğu bölgemiz ise Doğu Anadolu'dur (%92).
DOĞA KORUMAYA DESTEK OLAN GELİŞMELER
Doğa koruma son yıllarda yaygın iletişim araçlarından ve bilgi sistemlerinden destek almaya başlamıştır. Bunlar özellikle önemli doğa alanlarının belirlemesinde ve izlemesinde kolaylık sağlamaktadır.
GIS (Coğrafi Bilgi Sistemleri) ve Uzaktan Algılama
Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS - Geographic Information System) ve Uzaktan Algılama (Remote Sensing) son yıllarda doğa koruma araştırmalarında yaygın bir araç olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu iki önemli aracı, korunan alanlar boşluk analizinde alan sınırlarının çizimi ve türlerin dağılım haritalarının hazırlanması için kullanılır. GIS; konuma dayalı gözlemlerle elde edilen grafik ve grafik-olmayan bilgilerin toplanması, saklanması, işlenmesi, analiz edilmesi ve kullanıcıya sunulması işlevlerini bütünlük içerisinde gerçekleştiren bir bilgi sistemidir. GIS sayesinde dünya üzerindeki farklı coğrafi oluşumlar ve süreçler tek bir ortamda haritalaştırılıp, analizleri yapılabilir. Bu süreç içerisinde yaratılan veri katmanları, haritalaştırmanın sunmuş olduğu avantajlar sayesinde daha kolay anlaşılır hale gelir.GIS haritaları kullanılarak; (1) Canlı türlerinin dağılım haritaları yaratabilir, (2) Bu haritalar ile diğer coğrafi altlıklar ilişkilendirebilir, (3) Koruma alanlarının sınırları çizilerek yönetim planları için sağlıklı zonlama çalışmaları yapılabilir, (4) Bitki örtüsü dağılım haritaları hazırlanabilir, (5) Veri tabanları ile güçlendirilmiş bu haritalar sayesinde geleceğe yönelik çeşitli senaryolar üretebilir vb.
Doğa korumada harita yaratma ve coğrafi analizler yeni olmamakla birlikte, bugün eskiye göre daha iyi ve hızlı çözüme ulaşmak GIS sayesinde mümkün. GIS'in sunduğu olanaklar doğrultusunda oldukça geniş kullanım yelpazesi içinde, doğa korumayla ilişkili tüm kuruluşlar ellerindeki verileri standart bir şekilde hızlıca paylaşabilirler.Uzaktan Algılama ise doğa korumada yine son yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlanan bir teknolojidir. Uydulardan ya da hava fotoğraflarıyla elde edilen görüntülerin işlenerek gerçekleştirilir. Bu görüntüler aynı zamanda GIS için de önemli bir veri kaynağıdır. Uydu fotoğrafları, çabuk ve doğru harita üretiminin yanında kolay harita güncelleme olanağı verir. Uzaktan algılamanın, yeryüzünün haritalaştırılması yanında sağladığı bir diğer önemli avantaj da, elektromanyetik spektrumda görünmeyen bantlarında kullanılmasıyla, geniş alanlarda bitki örtüsü dağılımını belirlemek gibi arazide uygulanabilirlikleri zor olan çalışmaları kolaylaştırmalarıdır. Uzaktan algılamanın doğa korumadaki diğer önemli kullanım alanları arasında, (1) Bilinen nokta verilerine dayanarak türlerin esas dağılımlarının tahmin edilmesi ve (2) Korunan alanlar boşluk analizinde alan sınırlarının çizimi yer almaktadır. Türkiye'nin Önemli Doğa Alanları'nın sınırlarına ilişkin poligon verileri bu araçlar kullanılarak üretilmiştir.
Hızlı Alan Değerlendirme Programı (HAP)
Hızlı Alan Değerlendirme (HAP), koruma faaliyetine gerekli olan biyolojik verinin hızla üretimini için kurulmuş bir programdır. Önemli doğa alanların belirlenmesi ve izlenmesi için etkili ve hız kazandıran yöntemlerinden biri olarak kullanılmaya başlandı. HAP programı bünyesinde oluşturulan bir ekip, alanın biyolojik çeşitliliği, endemik türlerin oranı, ekosistemin benzersizliği ve ulusal ve küresel ölçekte yok olma riski göz önüne alarak, ilgili alanda korumaya yönelik öneriler üretir. Bu bilimsel kayıtlar kısa bir sürede ve kullanımı kolay bir çerçevede karar vericilere veya ilgili kurumlara sunulur.
Internet Ortamında Veri Tabanları: KuşBank Örneği
Doğanın korunması için en önemli gereksinimlerden birisi veridir. Bu verinin güncel ve hızla yenilenebilir olması doğal alanlarla ilgili karar sürecinde son derece önemlidir. Ancak standart veri toplama metotları genellikle çok zaman ister ve ne yazık ki doğal alanlarla ilgili girişimlere karar vermek için fazla zaman yoktur. Hatta çoğu zaman doğal alanlarla ilgili kararlar önceden verilmiştir ve bu kararın koruma açısından doğruluğunun çok hızlı bir şekilde değerlendirilmesi gerekir.
Türkiye’de yine bu dönemde kullanılmaya başlayan ilk internet ortamındaki veri tabanı KuşBank hizmete girmiştir. KuşBank, kuş gözlemcilerinin topladıkları verileri internet yolu ile depoladıkları bir veri bankasıdır. Bu veri tabanı sayesinde, doğa korumacılar, KuşBank'da toplanan verileri kuşların korunması için kullanabilecek ve bilgi paylaşabilecek ve önemli doğa alanlarının izlenmesine destek verebileceklerdir. Kuşlar çevrelerinde meydana gelen değişimleri en iyi şekilde gösterebilen önemli bir göstergedir. Bir kuş türünün Türkiye'deki durumu ile ilgili olarak olumlu ve olumsuz gelişmeleri ve değişimleri öğrenebilmek için de KuşBank önemli bir deste niteliği taşımaktadır.