Rakamların, istatistiklerin ideolojinin esiri olmadığını, gerçekleri ifade ettiğini düşünenler sosyal olayları matematikle konuşmayı tercih ederler. Bu düşüncenin sahiplerine göre üretim, bölüşüm, tüketim meseleleriyle ilgilenen iktisat bilimine matematik ne kadar nüfuz ederse, ideoloji bu bilim dalından o kadar uzaklaşır. Böyle düşünenler için rakamlar, istatistikler, ispatlanabilirlik kutsal bir öneme sahiptir.
Oysa rakamlar, istatistikler ideolojik içeriğe de sahiptirler. Gösterdikleri kadar saklarlar da. "Objektif" kuralları olduğu iddia edilen rakamlar düşünce süreçlerini rahatlıkla tutsak alabilir. Liberal iktisatçıların ideolojilerden arınmış, tamamen objektif bilim yaptığını iddia etmeleri ya da öyle sanmalarına rağmen son derece ideolojik bir yaklaşım sergilemeleri bundandır.
Rakamların tek gerçek olduğu yutturmacasına hükümet yetkilileri sık sık başvuruyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ulusa sesleniş konuşmalarında, partisinin kongrelerinde, demeçlerinde rakamlarla güzel tablolar çizme örneklerine rastlanıyor. Söz konusu yönteme bakanlar da sık sıkı başvuruyor. Örnek, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın makro ekonomik gelişmeler konusunda Hazine Müsteşarlığı'nda yaptığı, 17 Nisan 2006 tarihli basın toplantısı... İşin gerçeklerinin göstergelerde gizli olduğunu söyleyen Babacan şunları söylemişti: “Türkiye ekonomisindeki bunca iyi gelişmeye rağmen, ardı arkasına rekor rakamlar açıklanırken, kendi yatırımcımız Türkiye'ye rekor seviyede yatırım yaparken, dünyanın dev Şrmaları gelip, Türkiye'yi yatırım yeri olarak belirlerken, habire olumsuzluk pompalayanlar, habire (bir şeyler kötü gidiyor, bir şeyler olacak) diyenler, bunu yaparken de adeta temsil ettikleri kitlelerin sözcüsüymüş gibi konuları sunanlar, Türkiye'ye kötülük yapıyorlar.”