Bu sayfayı yazdır

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE TARIM POLİTİKALARI

almanak200011299 yılında kurulan Osmanlı Devleti, Selçukluların toprak düzeni olan “ikta” sistemini esas alarak kendi toprak sistemini, “tımar sistemini” oluşturdu. Bu sistem, Osmanlı Devleti’nin kısa zamanda büyüyüp gelişerek bir imparatorluk haline gelmesini sağladı.

Osmanlı toplum düzeninin başlıca niteliği, merkezi ve güçlü bir devletçilik uygulamasıyla, toprakların mülkiyetinin devlete ait olmasıdır. Topraklarda özel mülkiyet ancak istisnai durumlarda söz konusudur. İmparatorluğun Balkanlara yayılma döneminde, bölgeye göçü özendirmek amacıyla buraya yerleşecek olanlara özel mülkiyet hakkı tanındı. Çeşitli nedenlerle egemenlik kurulamamış olan bazı yerlerde de özel mülkiyetler görülmüştür.

Osmanlıların devlet mülkiyetine dayalı toprak rejimine “mir-i arazi rejimi” denilmektedir. Bu rejimde, toprakların çıplak mülkiyeti (rakabesi) devlete aittir. Köylü (reaya) “ırsi ve ebedi” kiracı statüsünde toprağı işlemekteydi. Fethedilen yeni yerlerin toprakları irili ufaklı birimlere bölünerek buralarda mir-i rejim uyarınca dirlikler oluşturuluyor; dirlikler getirecekleri gelire göre has, zeamet ve tımar olarak ayrılıyordu. Dirliklerin gelirini toplayan kişilere “sahib-i arz” deniyordu. Sahib-i arzlar, reayanın devlete vermekle yükümlü olduğu vergileri devlet adına toplar, buna karşılık silahlı askerler (cebeli) yetiştirir, donatır ve devlet emrettiğinde bu askerleriyle birlikte savaşa katılırlardı.

Sahib-i arzlar toprağın en iyi şekilde işlenmesini sağlamakla yükümlü olup, reayaya da iyi davranmak zorundaydılar. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen bir sahib-i arz, reaya tarafından şikayet edildiğinde, şikayetin haklı bulunulması durumunda dirliği derhal elinden alınırdı.

Ek bilgiler

  • Yazar: Ahmet Atalık
  • Yıl: 2001
  • Kurum: TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi