Bu sayfayı yazdır

ABD VE JAPONYA KISKACINDA AVRUPA BİRLİĞİ VE ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ

Almanak 2004Sosyalist sistemin baskısının ortadan kalktığı, işçi hareketlerinin etkin olamadığı bir zaman diliminde giderek bütünlüğünü perçinleyici adımlar atmaya çalışan Avrupa Birliği (AB) Fransa ve Hollanda'da yapılan referandumlarda Anayasa'ya hayır çıkması ile ciddi bir sarsıntı yaşıyor gibi görünmektedir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Japonya'nın kıskacındaki AB "rekabet gücü yüksek sosyal piyasa ekonomisine" dayanan güçlü bir ekonomiye sahip olmak istemektedir. Lizbon Zirvesi, AB Anayasası ve Bolkestein Yönergesi gibi AB'nin en temel belgeleri bu güçlü ekonomiye nasıl ulaşılacağının da işaretlerini taşımaktadır. Yıkıcı bir rekabetin yaşandığı böylesi bir ortamda sosyal hakların AB Anayasasında kendisine yer bulması elbette ki önemlidir. Ancak, sorun Anayasa'da kendine yer bulan bu hakların uygulamada kendisine ne kadar alan bulacağıdır. Zira, ABD ve Japonya'nın kıskacındaki AB, bunlarla rekabet ederek güçlü bir ekonomik yapıya sahip olmak istiyorsa, sosyal politikanın konusunu ve kapsamını gözden geçirmek zorundadır. Nitekim, son yirmi yıldaki gelişmelere bakıldığında hem tek tek ülkeler açısından, hem de AB politikaları açısından sosyal politikanın konusunun ve kapsamının daraltılmaya çalışıldığı, bu konuda göz ardı edilmeyecek düzeyde mesafeler kat edildiği görülmektedir. Anayasadaki sosyal politikaya yönelik düzenlemeler ne kadar iyi niyetli yorumlanırsa yorumlansın, "rekabet gücü yüksek" bir ekonomi oluşturmak ve ABD ile Japonya'nın kıskacında kurtulmak için bir "maliyet unsuru" olarak görülen sosyal politikanın konusunu ve kapsamını mutlaka daraltmak gerekmektedir. Kuşkusuz bu durum emek ile sermaye arasındaki mücadeleyi gösteren çalışma ilişkilerini de etkileyecektir. Bu etkinin hangi yönde olacağını anlamak için ABD, Japonya ve AB'nin çalışma ilişkilerine yönelik bazı temel göstergelerine bakmak gerekmektedir.

Ek bilgiler

  • Yazar: Yüksel Akkaya
  • Yıl: 2004