Finans piyasaların en temel kurumu bankalardır. Bankacılık sektörü reel sektöre yönelik yürüttüğü Finansal hizmetler ile makro ekonomik gelişimin en önemli belirleyicisi konumundadır. Güçlü bir ekonomi genelde Şnans piyasaları, özelde ise bankacılık sektörünün yapısına ve büyüklüğüne bağlıdır. Tasarrufların verimli ve doğru bir biçimde değerlendirilmesi ve ekonomik büyümeye katkı sağlamak üzere kullanılabilmesi bankacılık sektörünün işleyişi ile yakından ilgilidir. Bankacılık sisteminin öngörülen işlevleri yerine getirebilmesi de ekonomik sisteme duyulan güvene ve politik-makroekonomik istikrara bağlıdır.
Türk bankacılık sektöründe 24 Ocak 1980 kararları ve 1989 yılındaki 32 Sayılı Kanunla önemli bir yapısal değişim başlamıştır. 1994 ve 2000-2001 ekonomik krizleri sonrasında gerek yasal, gerekse ekonomik düzenlemeler ile bankalar yeniden yapılandırılmış ve Türk bankacılık sektörünün yapısı bu tarihlerden sonra önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır. 2000-2001 ekonomik krizinden büyük ölçüde etkilenen, işasların, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) el koymalarının, işten çıkarmaların ve birleşmelerin yaşandığı Türk bankacılık sektöründe 2002 yılından itibaren ekonomide sağlanan göreli düzelme ile sektöre olan yabancı sermayenin ilgisi artmıştır. Öte yandan gerek TMSF’nin, gerekse bankaların kendi istekleri ile birleşmeye gitmesi sermaye yapılarını da güçlendirme yönünde etken olmuştur.