2002 yılında ülkenin fotoğrafına bakmak lazım. Bu fotoğrafı hergün görüyoruz; sizler de görüyorsunuz. Fotoğrafa bakınca neler görüyoruz? Yurttaş yaşamında ilk kez bu kadar aşağılandığı, onurunun kırıldığı bir dönemi hatırlamıyor.Temel hak ve özgürlüklerin insan haklarının önündeki engellerin kalkmadığı, ulusal egemenlik haklarının yabancılara bir gecede padişahların bile cesaret edemediği bir yöntemle devredildiği, çürümüşlüğün dünyada ender görülen bir noktaya geldiği bir yönetim anlayışının fotoğrafı bu. Toplum tepkisizleşmiş. Partiler, vakıflar, dernekler birşeyler söylemeye çalışıyor. Biz de, Bergama köylüsü olarak bir şey söylüyoruz: “Kazanmalıyız”.
Küreselleşme, globalleşme, yeni dünya düzeni diyorlar. Bunları söylemeleri gereksiz. Bizler, onları tanıyoruz, biliyoruz. Kurtuluş savaşından tanıdığımız emperyalizm artık daha rahat. Sömürgeci küreselleşmeye doğru giden kurumlaşmayı getirdi. Bizim haklarımız, işçinin, emekçinin yaşam haklarıyla ilgili kararlar, başka bir devletin çıkarlarıyla özdeşleşmez. Eğer böyle görülmüyorsa, tek doğru şey var: “bu ülke bizim değil”. Bu ülkeyi bize vermek için inanılmaz bir enerjiyle her cephede savaşan, bağımsızlık mücadelesi veren insanlar, bu ülkeyi satmak için vermediler.