ULUSAL SERVET OVALARIMIZDAN SONRA ŞİMDİ DE KIYILARIMIZ MI?

Almanak 20041.GİRİŞ

SAV 2003 Yıllığında “Çağdaş Kentleşme Sorunları ve Çözümleri” konulu yazımıza yer verdiğiniz için ulusal servet ovalarımızı ve verimli heyelan (yer kayması) alanlarımızın yeniden tarıma kazandırılması konusunda kamuoyundan tam destek aldık.

Depremlerin kayada değil, sulu toprak zeminlerde yıktığını geniş çevrelere anlatabildik. Sayenizde çok sayıda kurum ve kuruluştan konferans isteği geldi. Severek yerine getirmeye çalıştık. Yurttaşlıktan çok bir insanlık görevi bildik.

Bu arada yaşadığımız depremler de bizleri doğrulayıp daha geniş kitlelere ulaşma olanağı elde ettik. Örneğin, Kaş depremi yüzlerce kilometre uzaktaki Konya ovasındakilere geceyi dışarıda geçirtti, kayadaki Kaşlıları değil. Hakkari depreminden Yüksekova’nın ovalık kesimi, yüzlerce kilometre uzaktaki Erciş’in Sulu Mahallesi ve 8000 yıl önce oluşan dev buzul kaymaları (verimli sulu tarım alanı) üzerine kurulan yapılar olumsuz yönde etkilendi.

Bütün bunlardan ders çıkarmayan tek makam ilgili bakanlıklar oldu. Bunlar anayasal suç (Madde 43-46 ve 168) işleyerek  yine tarım alanlarını imara açmayı sürdürdüler. Hatta daha da ileri giderek tarım alanları ve birinci sınıf ovalara kurulan yapılara imar affı çıkartmak üzereler (1.03.2005).

SAV’ın yadsınılamaz katkısıyla; ekmek teknemiz ve soframız olan ovalarımız ile verimli tarım topraklarımızı korumakta ve geri kazanmakta büyük adımlar atmıştık. Tam o sırada (03.10.2004 tarihinde) Deprem Şurası (?) talihsiz açıklamasını yaptı.

(1)      “Ülkenin %96’sı deprem tehlikesi altında” diyerek ve

(2)     Deprem zararlarının %10’u zeminden ve %90’ı yapıdan yanıltıcı önermesini yaparak;

(a)     Düzce, İzmir, İstanbul, Ankara, Elazığ, Erzurum, Bursa, Van, Konya, Malatya, Adana, Mersin, Erzincan, Batman, Amasya, Bolu, Kayseri ve benzeri bütün yerleşim birimlerinde olduğu gibi ulusal servet ovaların talan ve katledilmesi ile

(b)     canlarımızın ve mallarımızın yok olmasına [bilmeyerek (?)] ön ayak olmaktadırlar.

Ek bilgiler

  • Yazar: İlyas Yılmazer
  • Yıl: 2004
Ara...