EZİLENLERİN “KRİZ”İ

Almanak 2007“Televole iktisatçılar”ı yaşamımıza girdi gireli, “kriz” görüngüsünü borsa rakamları üzerinden okuma alışkanlığını edindik. Borsa düşüşe geçtiğinde “kriz”den söz etmeye başlıyoruz; yükseldiğindeyse savuşturduğumuzu düşünüyoruz.

Oysa Türkiye’de borsada “oynayan” birkaç bin kişinin “kriz”i ile nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan “sömürülen ve ezilenlerin krizi”ni birbirinden ayırt etmemiz gerekiyor.

İktisadî/malî kriz, borsa aktörleri için bir risk olduğu kadar, bir fırsat da aynı zamanda. Servetler el değiştiriyor, kimileri batıyor, ölen ölüyor; ama kalanlar, servetlerini katlamış olarak çıkıyorlar şoktan.

Sömürülenler, ezilenler, emekçiler, yoksullar, yoksullaşanlar için ise kriz çok farklı bir anlam taşımakta. Yoksulluğun tabanını genişletirken aynı zamanda yoksunluğu da derinleştiriyor kriz süreçleri. İktisadî bir görüngü olan yoksulluk ile toplumsal/kültürel anlamlarla yüklü yoksunluk birbirlerine eklemlendiğinde ise, genel olarak emek kesiminin talepkârlık düzeyinde bir düşme, apati, direnç kırılması hâli yaygınlaşıyor.

Bu yazıda tartışmaya açmak istediğim tam da bu: Yoksulluğu salt iktisadî terimlerle açıklamaktansa (her durumda bu, beni aşan bir çaba olurdu), yoksulluk koşullarını değiştirme yönündeki popüler iradede kırılmalara yol açan yoksunluğu ve onu biçimlendiren dışlanma koşulları ve boyutlarını anlamlandırma çabası…

Ek bilgiler

  • Yazar: Sibel Özbudun
  • Yıl: 2007
Ara...